Metafizik Nedir?
Metafizik terimi üst, öte anlamlarına gelen meta (Yu.) kelimesi ve doğa ve madde anlamına gelen phusika (Yu.) kelimelerinin karışımıyla oluşmuştur oluşmuştur. Sözcük doğaötesi anlamına gelse bile doğaüstü anlamıyla aynı değildir. Türkçeye fizikötesi olarak çevrilmiştir ancak metafizik kelimesi de yaygın olarak kullanılabiliyor. Bu kelimeyi ilk olarak M.Ö Rodoslu Andronikos kullanmıştır. Aynı zaman da Aristotelesin kitabını derlemiştir. Bu derlemeleri sıralarken doğa bilgisi kitaplarından sonra gelen 14 kitaba Meta ta Phusika yani metafizik demiştir. Aynı zaman da Aristo bu kitaplara ancak akılla kavranabileceğinden ilk felsefe (Protefilosophia) adını vermiştir. Buradan da çıkaracağımız gibi ilk kullanımda da doğaötesi anlamı çıkarılmıştır.
Antikçağ Metafiziği
İlk düşünürler varlığın temelini aramışlardır. Bunu da değişme süreci içinde açıklamaya çalışmışlardır. Ksenofanes değişim sorununa ilişkin ilk olarak tanrıbilimsel yani teolojik olarak öne sürdü ve değişmez, tek tanrı tasarımını oluşturdu. Ksenofanes’i paralel olarak takip eden Parmenides, değişmezlik görüşünü geliştirerek bu savı varlığın temeli yaptı ve değişmezliğe zıt olan değişirliği ise insan duyusunun kuruntusu olarak nitelendirdi. Parmenides’e kadar çoğu düşünür doğasal deneyler üstüne mantık kurdular. Parmenides’te bunları bir yana bırakarak ilk kez gerçeğe yalın bir düşünceyle baktı. Bu düşünürü izleyen Elealı’lar (Melissos,Zenon,Gorgias) savları daha da derinleştirdiler. Daha sonraları Platon Tanrı olarak İdea yı yani düşünceyi ortaya attı. Aristoteles de değişmezlik ilkesini benimseyerek “Hareket etmeyen, hareket ettirici” savını ortaya attı. Ve daha sonra Metafizik adını alcak olan kitabı “İlk Felsefe” de Thales’ten Platona kadar olan varlık öğretilerine değinir ve eleştirir. Ve metafiziği şöyle tanımlar: Varlık olarak varlık veya varlığın ilkelerinin, nedenlerinin ve temel şeylerinin bilimidir. Böyleliklede şu çıkarım yapılabilir metafizik nedenin bilimidir.
Ortaçağ Metafiziği
Güçlü bir şekilde Hristiyanlığın egemen olduğu ortaçağ felsefesi, kolaylıkla tanrıbilimini altyapısı haline getirdi. Ve böylelikle metafizik ve tanrıbilimi kavramları özdeş tutuldu. Bu çağdaki felsefenin temeli ve konusu metafiziktir. Fakat tanrıbilim ile metafizik arasında çok büyük uçurumlar da yok değildi. Hristiyan kilisesine göre tanrıdan başka bilim ve gerçeklik yoktur, tek dogma dinsel dogmadır. Bu bağlamda felsefe yapmak dinsel dogmaları yani gerçekleri kavramak demekti. Bunun aksini yapanlarsa en iyi ihtimalle aforoz edilirdi. Hristiyan skolastiğinin temellerini atan kişi Scottus Eriugina, destekçisi ve geliştiricileri Abaelardus, Aquinolu St.Thomas, Duns Scottus’tur. Eriugena’nın düşüncesine göre Tanrı mutlak hiçliktir, başlangıcı ve bitişi olmayan mutlak bir bilinmezliktir. Anselmus ise “inanmak için anlamıyoruz, anlamak için inanıyoruz” demiştir. Ve ona göre inanmak herşeyden önce gelirdi ve inanılacak en yüce güç Tanrı demiştir. Abaelardus ise kendisinden önce gelen Romalı Augustinusu eleştirerek “Anlamak için inanıyorum” savına karşı çıkmıştır. Ona göre vahiy ile yer yüzüne inen bilgiler ile akılla kavranılan bilgiler aynıdır. St.Thomas aynı zamanda Aristocu Thomas olarakta bilinir, ona göre doğa hiyerarşi içerisindedir, her kadame bir üst mertebesinin maddesidir ve her alt kadameninde biçimidir. Scottus’a göre de doğaüstü olaylar, vahiyler ve bunun gibi şeyler olmasaydı hiç bir bilgiye sahip olamazdık. Bu yüzden kutsal kitaba inanılması gerektiğini düşünmüştür.
Çok güzel bir yazı olmuş,kaleminize sağlık 🙏🏻
Elinize sağlık. Metafizik denince Kant ve Newton görüşleri de önemli. Yazının devamını bekleriz 💖
Çok teşekkürler.